Mevsimlerden dört mevsim bugünlerde.. Yaşadığımı değil de hissettiklerimi yaşıyorum.. Koca evde şu rutubetli küçük odaya dünyamı sığdırdım. Camın kenarında duran yatağım darmadağınık.. Üzerinde katlanmayı bekleyen bir yığın çamaşır.. Canım iş yapmak istemiyor.. Servis masasının en küçüğü, odamın kenarında kırık kristal kesme vazonun içindeki sahte çiçeklere değer katmış gibi gözüküyor.. O da sahte!
Yatağımın yanında duran küçük komodin, iki gözlü, koyu kahve, kenarlarında altın yaldızlı ince çizgiler, onunda rengi soluk, yaldızları ise sönük.. En değer verdiğim şey ise odamın penceresi.. Hey gözünü sevdiğimin manzarası.. Ne hayallerime gebesin sen.. Koca çınar! Ayakta durmaktan yılmayan kaç yaşında olduğunu tahmin bile edemeyeceğim asırlık ağaç..Dallarından yapraklar düştüğüne göre sonbaharı yaşıyorsun.. Yeşilden kırmızıya, yer yer sarıya çalık renk cümbüşü, renkli baloları aratmayan cinsten. Dallarının arasından alabildiğince görünen gökyüzü, masmavi. Parça parça olan bembeyaz pamuk bulutlar.. Söylesene şimdi hayallerime gebe bir manzara derken yalan mı söylüyorum.. Uzaktan gelen çocuk kahkahaları, çınarın ev sahipliği yaptığı bülbüllerin mırıldandığı eşsiz senfoni..
Koca ev! Öyle dedim değil mi? Benim için kocaman, evet! Yalnızlığıma mahküm olmuş birisi için iki göz odası olan bu ev(!) benim için kocaman değil de nedir? Ah! Ben mi? Zavallı diye adlandırılan kimsesizim.. Kimsem olmadığı için değil kimsesizliğim. Kimseler tarafından anlaşılamadığım için kimseyim. Kimsem kimim yani! Anlaşılmak mı zor anlamak mı? Ya da hangisi daha kolay?
Olmayacak bu oturduğum yerden usulca kalkarken bile çatırdayan koltuğa heybetli bir küfür savurdum. Sürahiden bardağa su döktüm. Titreyen elim suyu taşırmıştı. Yayılan su mürekkebe oradan da hislerime tercüman olmuş kağıda bulaşmış, siyah mürekkepse yuvarlak halini alıp anlamsızlığa doğru hissiyat kazanmıştı. Bunu da becerememiştim, su içmeyi yani.. Ortalığı batırmak değildi amacım. Sadece su içmekti. Şu kadarcık kolay olan işi bile düzgün yapamamıştım. Peh! Anlamak mı anlaşılmak mı daha zor ya da kolay. Yok efendim ne kolay ne zor. Yapabildiğin kadar kolay yapamadığın kadar zor.
Bre çüş! Saat ikindi vaktini ne zaman geçti. Biraz diye uzandığım eskiciden aldığım suntası dökük çekyattan baya geç olarak kalkmışım yine. İşsiz ahmak! Elimde su bardağını içim kanarcasına başıma dikleyip kana kana suyumu içtim.. Doymadım. Sürahideki suyu tekrar doldurdum bardağa, bu sefer dikkat ettim dökmedim suyu, dikledim kafaya bardağı, kana kana içtim suyu.. Bir guruldama geldi kulaklarıma.. "Hey yeter suya ihtiyacım yok biraz yemek ye" diye isyan eden mideme aksi cevap olarak çalışmaktan şiş ve yaralar içinde olan elimle karnıma vurarak " Kapa çeneni" diye öfkeyle bağırmıştım.. Sanki ben bilmiyordum yemek yemeyi.. Ellerimi cebi olmayan pantolonumun hayali cebine sokarak, cebi içini dışarı çıkartarak " meteliğe kurşun atıyorum, sen gel yemekten bahset!" diye usulca söyleniyorum.. Penceremden dışarı bakıyorum. Çınarla göz göze geliyoruz. Bir müddet bakışıyoruz öyle. Ama yardımcı olmuyor bana koca çınar. Usulca söyleniyor bana : Rüzgar başladı sıkı giyin..
Elimde olmayan bavulum ve yine olmayan paltomla çıkıyorum sokağa.. Gidiyorum artık.. Herkese küs! Ama dargın değilim diye avutuyorum kendimi.. Anlamadım mı anlatamadım mı? Ya ben eksiğim ya da çoğuları anlayışsız ve yahut ben hep anlayışsızlara denk geldim.. Elimde dumanı tütmeyen sigaramı ağzıma götürüp hayali çakmağımı ateşliyorum.. Çınar yardıma koşup rüzgarı üfleyip söndürüyor ateşi.. Ve ben tilkiyim! Ahmak tilki.. Kürtçü dükkanına dönmek üzere gidiyorum..
Merhaba arkadaşlar. Bugün sadece canım yazmak istedi. İstediği içinde belli yada belirsiz yazdım.. Yazdıkça yazasım geldi.. Kalemle özlemişiz birbirimizi ne yapayım. Çok ıssız bıraktım onu uzun zamandır. Gönlünü almak icap etti. Barıştık! Müjdesini vereyim :)) Keyif alarak okursunuz umarım :))
İnstagram adresim için :BURADAN TAKİP EDEBİLİRSİNİZ
İnstagram adresim için :BURADAN TAKİP EDEBİLİRSİNİZ
14 yorum:
Çok nefis yazmışsın yalnız... Hem de ne yazmak ♥
Böyle mi hissediyorsun, yoksa gerçekten böyle mi_ Eğer böyle hissediyor ya da birilerinin hissetme ihtimallerini düşünerek yazdıysan beis yok canım. Ama eğer böyleyse durum, seni her halükarda anladığımı söyleyebilirim. Ben mutlu baloncuklar saçan yazılardan çok işte bu tarz yazıları seviyorum. Sıra dışı yazmayı ve yazanları seviyorum. Hoş geldin. Sevgiler Hohori :)
İyi ki özlemişsiniz kalemle birbirinizi. Buluşunca ne güzel satırlar çıkmış ortaya. Kaleminize sağlık:)
Anlamak ve anlaşılmak iki muamma. İnsanlar bunu kadın ve erkeği anlamak diye ayırmışlar. Halbuki aslolan insanı anlamak. Ve neye inanıyorum biliyor musun? En önemlisi temiz bir kalbe, hesabını verebildiğimiz bir vicdana sahip olmak. "Allah biliyor ya, içim rahat" diyebilmek. Ben inanıyorum ki "Ahmak Tilki" nin temiz bir kalbi, hesabını verebildiği bir vicdanı var. Gerçekten yaşamak bu değil mi zaten... Ve yazın çoookkk güzeldi canım yapraklara değen rüzgarı kalbimize değdirdin...
Bence de yaz hep hep hep :)
vaaay tilkiiiii ne buluş yaaa :)
Elif;
Çok teşekkür ederim, beğenmeye çok, ama çok sevindim :)
Ece Evren;
İnsanoğlu her şekilde hissediyor abla.. Ama ve lakin bu sefer kalemin hissettikleri döküldü yazıya insanoğluna seni anlıyorum dermişçesine.. Anlaşılmaya hasret olduğunu anlamış sanki..
Çok teşekkür ederim :))
Ebemkuşağı;
Çok teşekkür ederim.. Kalem de beni ben de onu ziyadesiyle özlemişiz.. Şöyle özlem giderelim dedik.. :))
Büşra Gürbüz;
Yorumunla değer kattın canım, anlaşılmaya muhtaç bu Ahmak Tilki...
Daha Mutlu Yaşam;
Öyleyse yazmaya hep devam :))
deeptone;
Ahmak Tilki ve kalem saolsun :))
Tek kelimeyle muhteşem
Ceyhun çetin;
Gerçekten çok teşekkür ederim :)
Yorum Gönder
Yorumunuz değerli:)
Link paylaşılan yorumlar yayınlanmayacaktır..