Her şey
vaktini bekler
Ne
gül vaktinden önce açar
Ne
güneş vaktinden önce doğar
Bekle
senin olan sana gelecektir
Mevlana
Tan
ağırmaya yüz tutmuşken ona eşlik eden sert rüzgârla pek anlaşamıyorlar gibiydi.
Gerçi bulutların güneşi özgür bırakmaya niyetleri yok belli. Son bir haftadır
gün gri, bir umutsuzluk kaplı şehrin üzerinde. Ama ben sizlere şehrin ya da
insanların durumlarını değil kendi hikâyemi yazmak için geçtim klavyenin
başına. Sırlarla dolu, bir o kadarda
karmaşık olan yaşamım belki birilerine umut olur diye ümit ederek dokunuyorum
şu siyah zeminde beyaz renkle belirtilen harflerin üzerine. Kendimi sizlere anlatırken daha doğrusu kendi
yaşamımı yazarken tarafsız, tüm çıplaklığı ile anlatacağım. Öyle olmalı diye
düşünüyorum. Öyle de olacak!
Aslında
çok tereddüt ettim yazıp yazmamakta. Uzun uzadıyada düşündüm. Tam hayatımı düzene
sokmuşken tekrar başıma bir iş açarım diye düşünüp korktum. Ama o yüreğine aşık
olduğum adam beni cesaretlendirdi. En iyi yaptığım şeylerden biri her zaman
kendimi yazarak ifade etmek oldu. Kalem ve kâğıt görmeyedurayım affetmiyorum.
Tüm duygularımı özgürce yazabiliyordum. Kalem kağıdın üzerinde naifçe akabiliyordu duygularımla harmanlaşıp. İçeride uyuyan adamın varlığı beni hem
rahatlatıyor hem de huzur veriyor. Onun, yanımda olduğunu bilmek benim için
tarifsiz bir duygu. Güvende hissetmek, mutluluğa boğulmak, sebepsiz gülmeme
sebep olması.. Daha nicesi. Onunla vardım aslında. Onunla ben olmuştum. Kendi kimliğimi
bulmuştum. Onu bulana kadar bende kayıptım. Mecnun Leyla'nın aşkından çöllerde
kaybolması gibi bende kendi çölümde kaybolmuştum. Lakin ben Leylaydım çöllerde
kaybolan ve Mecnunumu bulmuştum. Bu buluş, uzun bir arayış ve çileli yollardan
geçti. Kendimi kaybettim önce sonra kimsesiz kaldım kendi içimde. Dengem
bozuldu, hayatın dengede tuttuğu yaşamda bocalamıştım. Yaşadıklarımı kenara
çekilmiş uzaktan izledim bir süre. Evet! Her şeye evet dedim. Kendimden geçtim sırf benliğimi bulmak için.
Ulaşamadığım ruhuma tam düşüyorum derken tuttu sanki yakamdan da “ Silkelen ve
kendine gel” dedi birisi. Çölde su aradım önce. Su dediğim bedenimden ayrı
gezen ruhumdu aslında. Önce kendimi buldum. Sonra ruhumu bedenime hapsettim, uzun
süre kendimle başbaşa bıraktım. Alışması ve barışması uzun sürdü ruhumun
bedenimle. Sevmedi! Sevemedi yıkık bedenimi. Ruhum bilemedi bedenimdeki
bu halin aslında ruhumda açılan, iyileşmecek olan yaralar oluğunu.
Beylik
laflarla başınız ağırtmayacağım korkmayın. Beni daha iyi tanımanız için
yazıyorum zaten. Yazmak varolma amacım olmuş adeta. Kendi hikayeme geçmeden
önce sadece şunları söylemek istiyorum. Yargılamayın. Ya da yargılayın. Ama yargılarken
yaralar açmayın. Zira yaralarla kaplıyım. Anlamaya çalışmaya çabalayın ama asla
anlamlandırmayın.
HİNT
KUMAŞI
Bugünün tüm çıplaklığı gözler önünde
yine. Tüm yaşadıklarımı gecenin
ayazında pencerenin yanında duran yatağıma uzanıp gökyüzündeki yıldızları
izleyerek düşünüyordum. Geleceğim için
karar alınmış bense bu karara mahkûm bırakılmıştım. Kararı verenler için benim hiç bir hükmüm
yoktu. Sahiden benim bu dünyada birilerine göre değerim var mıydı? Ya da
tüm çığlıklarımı duyacak mı birileri? Pencerenin önünde duran kiraz ağacın
sararmış yaprakları hafif eden rüzgarda savrulduğu gibi benim düşüncelerim de
savruluyordu. İçimde sıkışıp kalan sıkıntıyı gidermek için camı açıp yüzüme
vuran serinletici rüzgar kömür karası saçlarımı geriye doğru savurmuştu.
Dışarıdan gelen seslerin kimden olduğunu görmek için camdan dışarıya doğru
eğildiğimde babamı ve az önce beni istemeye gelen Halit Ağa ve eşini gördüm.
Babam, kızını sağlam kapıya sırtını yaslayarak altın kafese koyduğu için
mutluydu. Misafirleri yolcu eden babam içeri girdiğinde bende pencereyi
kapatmıştım. Yatağımın üzerinde oturup tutmakta zorlandığım gözyaşlarımı
akıtmaya başlamıştım. Ne kadar ağlamak istemesemde gözyaşlarım yanaklarımda
sıcaklığını bırakıp ellerimi ıslatıyordu. Sevmediğim biriyle evlenmek
istemiyordum. Ama ne annem için ne de babam için benim duygularımın bir anlamı
vardı. Onlar için sadece bir kumaştım. Hint kumaşı.
Dönüyorum, yeni hikayemle ve tüm enerjimle. Bu dönüş güzel olması ümidim. Sizleri özledim. Hikaye yazmayı daha çok :) Biliyorsunuz ki uzun süre yoktum. Umarım bıraktığım yerden devam edebilirim ama pek mümkün olmayacak gibi. Sizlerin yorumu ve görüşü benim için çok önemli.. yazma isteğimi körüklüyor.. Lütfen yorum bırakın. ÖZLENDİNİZ :)
10 yorum:
vav çok güzel olmuş gerçekten yüreğine kalemine sağlık canım benim devamını heyecanla bekliyorum 😊🌸ve yeniden hoşgeldin sen ve güzel hikâyelerini görmek okumak çok güzel 😊🌸 yazmak gerçekten bir tutku ve duygu tekrar yüreğine kalemine sağlık canım benim sevgiler 😊🌸
Sessizkaldım
Çok teşekkür ederim geri dönüşümde böyle güzel yorumun için😊
heeeey çok çok iyiydi ya sen hep diyom çok iyi yazıyon yaa :) mevlana sözleri ne güzeldi sonra ilk bölüm etkileyici idiii ardından gelen de şaşırtıcı. ilk bölümü yaşarken kahramanımız ikinci bölümdeki hayata razı oldu yani galiba. hüzünlü buldum ben yaa üzücüüüü :) bir sonrası var mı ki bu hikayenin :) bunu koyayım blogumaaa çok sevdiim :)
Deeptone
Güzel yorumun için çok teşekkür ederim..😊 Bu hikayenin devamı var. Hatta uzun bir hikaye olacak.. Biraz üzücü olaylar yaşadı kahramanımız 😉
ay işallah gerçek diyildir öyküüü :) son yazımda bir hint kumaşı vaar :)
O zaman devamları gelsin. Emeklerine sağlık :)
Deeptone;
Görmemmi hem de çok mutlu oldum :)
Tamamen hayal ürünü Deep :)
Beyda'nın Kitaplığı;
Gelecek en kısa zaman da :) çok teşekkür ederim
Ne güzel bir hikaye olmuş.Yuregine sağlık canim ❤
İnsana yakışan sabırdır, evet her çiçek zamanını bekler açmak için.
Yorum Gönder
Yorumunuz değerli:)
Link paylaşılan yorumlar yayınlanmayacaktır..