Kırılan tasın ufacık parçaları savruldu etrafa. Sıcak ile soğuğun karşılaşması üzerine döküldü müptelası olunan hayatın boş ve sessiz tarafına. Bir girdaba kapılmışçasına hissettirse de kum saati gibi çevirmedikçe akmayacaktı zaman. Duracak. Ama savrulan o ufak cam kırıkları batacaktı. Tıpkı bazı gerçekler gibi. Gün yüzüne çıkmayı bekleyecek duran zamanda sabretmeyi de öğretecekti.
Sabır. İlmek ilmek işlenen yaşanmışlıkların içinde küçük bir düğüm gibi.. Bir bütün gibi görünse de bütünü bozan o parça: Düğüm. Lakin ya o düğüm her şeyin başladığı yerse.. Ya o bütünün asıl parçasıysa.
Küçük gördüğümüz o cam kırıkları, kırılan o tasın asıl parçaları olmuştur halbuki. Ama o kırıklar değil mi kanamaya sebep olan. Peki bu kırıkları tamiri nasıl mümkün olur. Düğüm mü çözülür yoksa kırık parçalarla yeni bir bütün mü yapmalı. Ya da yama yapmalı? Ya kanamaya devam ederse..
Sabır ile işlenen hayatın tezahürü selamet midir gerçekten?
Kum saati bozuk saat gibi günde iki kez doğruyu göstermiyor değil mi?
4 yorum:
Kırıklar iyileşir ama izi kalır.
Düğüm de çözülür, iz bırakır.
Uyuşuk Hayalperest
İzler de yaşanmışlık göstergesi 😊
Yorumunla renk kattın :)
cam kırığı, düğüm, yama, güzel buluşlar olmuuuş :)
deeptone;
teşekkürler deep :)
Yorum Gönder
Yorumunuz değerli:)
Link paylaşılan yorumlar yayınlanmayacaktır..