11.08.2016

MANDALİNA 4



Hülya babasının peşinden camdan bakıyordu. İçi burulmuştu. İstememişti babasının gitmesini. Bir yandan babasının elini tutup bir elinde de dün akşam yaptığı ödevini tutacak öyle gidecekti okuluna. Öyle hayal etmişti. Hem Zeynep'de çok seviyordu babasını. Babası gözden kaybolunca çıktığı çekyattan aşağıya inip masaya geçti Hülya. Babası gittikten sonra kahvaltıya devam ettiler. Annesi
Emreyi kucağına almış yemek yedirmeye çalışıyordu. Emre yemeğini zorla yerdi yada yemeğini ağzında biriktirirdi. Annesi çok kez kızsa da kardeşine çoğu zaman annesi pes ediyor " Acıkınca yersin" diyordu. Hülya iştahsız olarak yapmıştı kahvaltısını. Okula gitmek için sırt çantasını giyindi. Eline ödevini alıp " Anne ben gidiyorum" diye söyleyip açtı kapıyı. Hülya ayakkabılarını giyerken Annesi "Dur bakayım! Hırkanı giyin, hasta olacaksın" deyip Hülyaya kırmızı hırkasını giyindirdi. Eline çarpan şeyi gösterip " Mandalinayı neden yemedin" diye sordu Hülyaya. "Hava sıcak neden hırkayı giyiyorum ki.  Hem ben o mandalinayı dün Zeynep'e verecektim. Ama dün gazete kağıtlarını
verdiği gibi koşarak eve gitti veremedim. Bugün okulda veririm bende" demiş annesinin elinden mandalinayı alıp tekrar cebine koymuştu. Annesinin siması bir anda değiştiği için " Kızdın mı bana mandalinayı Zeynep'e vereceğim için?" diye sormuş annesinin cevabını beklemeden " Hem Zeynep mandalinayı çok seviyor. Biliyor musun babası çok alırmış mandalina, kasa kasa getirirmiş  Zeynep mandalinayı sevdiği için eve." demişti. Annesi kızına sarılmış ağlamaya başlamıştı. Bir tuhaf olmuştu Hülya, annesini ağlattığı için kendini suçlamış " Özür dilerim anne, n'olur ağlama" deyip ağlamaya başlamıştı. Annesi Hülyanın gözyaşlarını silip " Sen bakma bana kızım. Sen doğruca okuluna git. Yolda da oyalanma." deyip Hülyayı okula yollamıştı.

Hülya elinde gururla taşıdığı lambası diğer  eli hırkasının cebindeki mandalinada, bozuk çamurlu yolda yürümeye çalışıyordu. Dün gece yağan yağmur yolda su birikintileri oluşturmuş toprak yolu çamurlu hale getirmişti.  Ağaçlardan yüzüne düşen yağmur tanelerini sevmiyordu. Sıcacık bedeninde oluşan soğuk his içini ürpertiyordu. Yolda giderken komşuları Hüseyin amcasını gördü. Yine kapısının önündeki sedire oturmuş etrafa bakıyor, dizlerini ovuşturuyordu. Hüseyin amcasına el sallayıp yoluna devam etti Hülya. Ama gülmemişti bu sefer Hüseyin amcası. Hata mı yapmıştı. Bugün annesi de ağlamıştı. Üzüldü bir an Hülya. Okula gitmek istemedi. "Geri dönüp eve mi gitsem" diye düşündü..

Sonbaharda sararan yapraklar yere düşmüştü. Bu yaprakları Emine teyzesi süpürür çuvala koyardı. " Kışın ineklerin altına sermeye hazel lazım" demişti. Yolun kenarında gördüğü Emine teyzesi, elinde çalı süpürgesi hazelleri süpürüyordu. " Günaydın Emine teyze, kolay gelsin" deyip geçti yanından. Cevap vermemişti Emine teyzesi, Öylece bakmıştı kendisine. Ne olduğunu anlamamıştı Hülya, Darlanmıştı. "Herkesi kızdıracak ne yaptım." diye düşündü Hülya.

Yolda ilerlerken Reşad amcasını yukarı doğru koştuğunu gördü. Peşinden gelen daha önce televizyonda gördüğü araba gidiyordu. Neydi bu arabanın adı diye düşünürken " Hah! Ambulans." demiş, ne olduğunu anlamak için arabanın peşine takılmıştı Hülya.. Ambulans bir evin önünde durmuştu. Eve aceleyle giren çıkan insanlara bakıyordu. Babasının sürdüğü arabadan da iki tane vardı. Etrafa bakan Hülya babasını gördü. Banasının kıyafetleri kan içinde kalmıştı. Korkuyla bağırdı Hülya " Baba!" diye ama duyuramamıştı sesini. Babası kucağında cansız duran kızı ambulansa götürmüştü. Koşup babasının yanına gitti Hülya. Babasını elini tutmuştu. Ambulansa baktığında Zeynep'i görmüştü. Hülya elindeki lambayı yere düşürmüş, hıçkırmaya başlamıştı.

Kemal bey yanındaki hareketlenmeyle bakışlarını yanında duran Hülyaya çevirmişti. Kızını kucağına alıp ambulanstan uzaklaşırken Hülya polislerin siyah poşette evden bir şey çıkardığını gördü. Herkes bağırarak ağlamaya başlamışlardı. Hülya da ağlıyordu. Başını babasının boynuna gömüp hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.



Çocuklar...

10 yorum:

A.Z. Yazar dedi ki...

Ahhh acılar küçük bedenlerde daha büyük yaralar açıyor. Çocukluk ne masum bir zaman. Ama insanlar bu masumluğuda kirletmeye çalışıyor...
Ne deyim hiç durmasın kalemi "Bayan Hohori" yaz güzel hikayelerini...:))

Bayan Hohori dedi ki...

Büşra Gürbüz;

Kesinlikle öyle.. En derin acıların izleri çocuklarda kalıyor..
Teşekkür ederim :)

deeptone dedi ki...

ay of gözlerimden yaş geldi amaaaaa :)

Bayan Hohori dedi ki...

Deeptone;

Yorumun için teşekkür ederim..

semanur dedi ki...

Gözlerim çokça doldu:( Kalemine sağlık ♥♥

Bayan Hohori dedi ki...

Çok teşekkür ederim Semanur Kok 😄

ipektenrenkler dedi ki...

Çok kötü oldum okurken. Devamı var ama değil mi?

Bayan Hohori dedi ki...

Elif İpek Durmaz;

Tabii gelecek bölüm :)

Hikaye Kalpli Kadın dedi ki...

Nasıl içim acıdı anlatamam. Kolay kolay ağlamazdım aslında. Yüreğime dokundu hikayen. Çocukluğumdan bir yerlere gitti 😢 Kalemin daim olsun.

Bayan Hohori dedi ki...

Hikaye Kalpli Kadın;

Yüreğinize dokundurarak yazdıysam ne mutlu bana.. Teşekkür ederim :)

Yorum Gönder

Yorumunuz değerli:)
Link paylaşılan yorumlar yayınlanmayacaktır..

 

BAYAN HOHORİ YAZIYOR. Published @ 2014 by Ipietoon