12.09.2016

Garip Hanım-5





Sayfalar süren yazı son bulduğunda bilgisayarımı kapatıp telefonumdan anneme mesaj attım. Sonra yorgunlukla kendimi derin ve huzurlu uykunun kollarına bıraktım.


Sabah horuzun sesiyle uyandım. Garip Teyze çayı demlemiş kahvaltıyı hazırlamıştı. 
" Kaçta uyandın Teyze?"
"Sabah namazından sonra uyumam ben evladım. Bereket bu saatlerde dağıtılır. Gel kızım gel çayın soğumasın."


Oturuyorum yer masasına. Çay, yumurta, zeytin, peynir, tereyağ, huzur, mutluluk.. Bu masa da her şey vardı. Kahvaltıyı yaptıktan sonra sofrayı kaldırıp bulaşıkları yıkıyorum. Su soğuk. Garip Teyze üzerine  örgü yeleğini giyinip bir tanede bana veriyor. 

" Al kızım, hava soğuk, hasta olacaksın o kıyafetlerle."

Yeşil yeleği alıp giyiniyorum. "Gel sana köyü gezdireyim." diyor. Ayağına kara lastikleri giyiyor. Bende ayakkabılarıma uzanıyorum. Bastonuyla ayakkabılarımı itip önüme başka kara lastikleri uzatıyor. " Bunları giyin kızım. Köy yerinde o ayakkabılarla yürüyemezsin. Kayıp düşersin maazallah."

Lastikleri giyip düşüyoruz yollarda. Evin aşağısındaki merdivenlerden inip arka tarafta duran bahçeye gidiyoruz.
"Burası benim tarlam. Aha şurada ahır" diyor evin yanındaki tenekelerle çakılmış damı göstererek. "Yaşlandığım için bakamıyorum, inekleri çok önceden sattım. Şurada kalan on iki tavuk yedi de horozum var sadece.."

Garip Teyze önde ben arkada patika yoldan ilerliyoruz. Ahıra girip, bidondan mısır alıp kucağına dolduruyor. Ahır karanlık. İnekler olmadığı için de odunluk olarak kullanılıyor. Tavandan akan yağmur suları odunları ıslatmış, odunlar oluşan göletin içinde kalmıştı. Ahırdan çıkıp kümesin yanına gidiyoruz. Garip Teyze kucağında ki mısırları tavuklara atıyor. Tavukları siyah, gri, pullu, kahverengi diye çağırıyor Garip Teyze. Tellerle çevrili olan kümesin kapısını açıp içeri giriyor, elinde yumurtalarla geri dönüyor. Tuttuğu yumurtaları  " Şunları tut evladım." deyip bana uzatıyor. Uzattığı yumurtaları alıyorum, sıcacık. 

" Sabahları yumurtlar tavuklar, tazedirler."

Garip Teyze bastonundan yardım alarak yürümeye devam ediyor. Evini altında duran musluğu açıp elini kalıp sabunla yıkıyor. Fark ediyorum da Garip Teyze gülümsüyordu. Demiyorum bir şey. Kulağıda pek duymuyor Kaç kez soru sorsam ona cevaplamıyordu. Yalnızca yüzüme baktığında benimle muhabbet ediyordu. Ellerini yıkadıktan sonra bahçeye yöneldi. Bende peşi sıra takip ettim.

" Bütün mal varlığım bu tarladır benim. Fasülyemi, mısırımı, marulu, patatesi, soğanı ekerim, zamanı gelincede toplarım. Evimde yemeğim hiç eksik olmaz."

Nereden çıkardığını anlayamadığım poşete çubuklara sarılmış olan fasülyelerden toplayıp koymaya başlayınca, hızlıca yanına gidip onunla birlikte fasülye topluyorum.
" Taze ve şalak fasülyeyi bir pişiririm ki parmaklarını yersin. Rahmetli de çok severdi benim pişirdiğim fasülyeyi. "

Ben, o anlattığında sadece dinliyordum. Anlattıklarının  hiç bir ayrıntısını kaçırmak istemiyordum.
" Fasülyeyi böyle uzun çubuklara sarmazsan olmaz. Fasülye küser o zaman. Birde yer fasülyesi var. Onuda çubuğa sarmadan olduğu yerde büyüyüp oluyor. " 
Fasülye toplamayı bitirip, Garip Teyze ektiği mısırlara yöneliyor. Mısırlara elleriyle dokunuyor önce, bir iki tanesini es geçip "Hah bak bu olmuş" deyip koparıveriyor mısırı.
O bana sırtı dönükken " Nasıl anlıyorsun olduğunu Teyze?" diye soruyorum ama cevap yine yok. Bir kaç tane daha mısır aldıktan sonra poşeti doldurup çıkıyoruz tarladan. Taşıdığım poşeti işaret ederek " Kızım poşeti şöyle koy da aşalara inelim." diyor. Şaşkınca " Birisi almasın Garip Teyze poşeti." diye soruyorum.

"Korkma kızım köy yerinde kimse kimsenin ekmeğine el uzatmaz."

Poşeti çimenliğe bırakıp, ayaklarıma bakıyorum. Lastiklere bulaşmış olan çamur ağırlık yaptığı için lastikleri ayağımdan çıkartıyordu. Ayağımı yere sürerek çamurları temizliyorum. Beni bekleyen Garip Teyzenin yanına gidiyorum. Elindeki bastonu kaldırarak işaret ettiği yöne bakıyorum " Aha şu kiraz ağacı. Bir kiraz verir ki herkes gelir yer. Nah şu kadar büyüklükte olur" elini yumruk yapıp gösteriyor.

"Yapma Garip Teyze, hiç kiraz o kadar büyüklükte olur mu?"

Gülüyor. " Bu kadar olmasa da buna yakındır evladım" diyor gülmeye devam ederek.
Bahçeden aşağıya doğru gidiyoruz. Elma, armut, can eriği ve nice erik ağaçlarının yanından geçiyoruz. En çokta elma ağacı çeşidi vardı. Biraz daha ilerleyince kestane ağaçlarının yanında duruyoruz. " Bu kestaneyi Rahmetliyle birlikte diktik . Şu gördüğün alan hep dikenlikti.  Yıllarca dikeni temizledik. Sırkanı, lapasası ne kadar pis ot varsa kopardık.  Buraya ilk diktiğimiz ağaçtır şu kestaneler. Daha sonraları sana gösterdiğim meyve ağaçlarını zamanla Hasan'la diktik. O pek yiyemedi meyvelerinden Ama onun sayesinde ne kadar insan gelip yedi bu meyvelerden.  Allah razı olsun ondan. Allah'ın rızasını kazanmak ne büyük mülkiyettir biliyor musun sen evladım.



Bu bölümü de böyle bitirmek zorunda kaldım. Yoksa oldukça uzun olacaktı :)) 










12 yorum:

Şeydanın Günlüğü dedi ki...

Güzel bir son olmuş. Ellerinizle saglik

Bayan Hohori dedi ki...

6. Bölümde final yapacağım inşallah. Teşekkür ederim ☺

Adsız dedi ki...

Finali sabırsızlıkla bekliyorum, efendim :)
Böyle güzel, etkileyici hikayelerin devamını getirmeniz dileğiyle... :)

Hikaye Kalpli Kadın dedi ki...

Yaa final mi? Gerçekten çok merak ettim. Nasıl bitecek acaba? Bir şeyi daha merak ettim. Sakıncası yoksa tabii. Nerelisin? 😀 Okurken birden aklıma düştü. Çok hoş yazıyorsun. Hem de yaşatıyorsun. Kalemin daim olsun canım ❤️

Bayan Hohori dedi ki...

Gazeteci N.G

Güzel Sanatlar dileğiniz için teşekkür ederim efendim :))

Bayan Hohori dedi ki...

Hikaye Kalpli Kadın

Evet. Geldik bir hikayenin daha sonuna.
Ben Trabzonluyum 😄 çok teşekkür ederim 💛💛

ipektenrenkler dedi ki...

Çok güzel olmuş yine. Bu hikaye bana sanki gerçek bir hikaye okuyormuşum gibi hissettiyor, sanki arkadaşım başından geçen bir olayı anlatırmış gibi okutturuyor kendini. Devamı için meraklardayım.

A.Z. Yazar dedi ki...

Yaa uzasın tabi kiii, hiç sorun değil okumak güzeldir. Allah rızası gerçekten çok önemli, kalemine sağlık :)))
Trabzolusun demek sevindim hemşeriyiz. Belki tanışırız bir gün belli mi olur:))

Bayan Hohori dedi ki...

Elif İpek Durmaz;

Yorumun için teşekkür ederim. Mutlu ettin. Böyle hissettirebilmek güzel doğrusu :)

Bayan Hohori dedi ki...

Büşra Gürbüz;

Uzun olunca okunmuyor pek. Kesinlikle öyle Allah'ın rızası çok önemli.. Tanışırız elbette :)

deeptone dedi ki...

şalak ne demeeek :)

Bayan Hohori dedi ki...

Deeptone;

Ne çok taze ne de çok olmuş. İri taneli fasülye. Şalak dediğimiz fasülye daha da oldunlaşırsa kuru fasülye oluyor. kuru fasülye olmadan önceki hali :))

Yorum Gönder

Yorumunuz değerli:)
Link paylaşılan yorumlar yayınlanmayacaktır..

 

BAYAN HOHORİ YAZIYOR. Published @ 2014 by Ipietoon