Lilanın Büyülü Miladı-1

"Şapkası kırmızı, gözleri mavi" " Üstünden düşmezmiş mor bir entari"...

Nazlı Milat mutfakta akşam için hazırlık yapıyordu. Kek çırparken sevdiği şarkıyı söylüyor bir yandan da fırında ki kurabiyelerin pişip pişmediğini kontrol ediyordu. Fındıklı ve hindistan cevizli olan iki çeşit kurabiyeyi çoktan yapmıştı bile. Arkadaşlarının istediği gibi kuru üzümlü keki de yapıyordu. 

"Şapkası kırmızı gözleri mavi " " Yokmuş bir benzeri, yokmuş emsali"

Şarkısını söylemeye devam ediyor aynı zamanda telefonuna gelen mesajlarıda kontrol edip geri dönüş yapıyordu. Kekine az miktarda un koyup çırpmaya devam etti Nazlı Milat. Hamur olduktan sonra yağladığı kalıba hamuru döküp kurabiyeleri fırından çıkarıp keki pişmesi için fırına koydu. Kek pişe dururken dağıttığı çalışma alanı olan mutfağı toparlamaya başladı. Kirli olan bulaşıkların bir kısmını makineye koyup elde yıkanması gereken büyük tencereleri elinde yıkayıp tezgahın üzerinde duran lila örtünün üzerine koydu. 

İki yıl önce açmıştı pastanesini. Pastahanenin üst katı eviydi. Dekorasyonun  lila renginde olduğu pastahanenin adı  Lilanın Büyülü Miladı'ydı. Hem lilayı çok sevdiği için hem de adından parça taşıdığı için bu ismi çok seviyordu Nazlı Milat. İki katlı olan bu binanın küçük bir bahçesi vardı. Bu pastaneyi satın almadan önce karasız kalıp üstesinden gelemem diye endişeleniyordu. Bir yangından sonra binanın büyük kısmı tamamen kullanılamaz haldeydi ve evin sahibinden burayı oldukça küçük miktarda satın alıp tadilat ettirmişti.Tadilat içinde mimar olan arkadaşından büyük yardımlar görmüştü. Evin üst kısmı tahtadan olduğu için tamamen yanmıştı. Tadilat yaparken tuğla kullanmış ve dış cephesini beyaza boyatmıştı.  Kullandığı özel yapım lila saclarla çatıyı yaptırıp evin yanında yangından zarar görmüş olan telli söğüte bakım yaptırıp ağacı sağlıklı görünümüne kavuşturmuştu. Yıkılmış taşlarla sarılı olan evin etrafından taşları kaldırtıp, evin etrafını tahtadan çitlerle sarıp çitleri rengarenk boyamıştı Nazlı Milat kendi elleriyle.  Bahçeye yerleştirdiği üç küçük masa ve yine masaların yanına konumlandırılmış tabureler vardı. Toprak olan zemine de çim serpmiş, daha sonrasında da çimen oluşmuştu. Telli söğütün etrafını beyaz taşlarla sarıp saksılara diktiği kırmızı begonyaları ağacın yanına koymuştu. Yolun kenarında olan pastane sahilde olduğu içinde müşterisi çok oluyordu. Pastanenin iç kısmında ise daha çok ahşap kullanılmıştı. Yine rengarenk boyanıp cilalanmış masalar kullanmıştı, lila çiçekli duvar kağıdı kullandığı bir duvar ve duvarın karşı kısmında denize bakan pencereler vardı.  Kapının giriş kısmında bulunan duvarda ise daha önce izlediği bir dizide gördüğü duygu panosunu kullanmıştı. Gelen müşteriler masaların üzerinde duran kağıtlara istediği şeyleri yazıp kağıtları panoya toplu iğneyle asıyordu. 

Sabah uyandığında hissettiği negatiflik yüzünden çalışmak istememişti bugün Nazlı Milat. Uzun zamandır düşündüğü arkadaşlarla toplanma faslını planlayıp, arkadaşlarına haber edip onlardanda olumlu cevap alınca ilk önce evini toplayıp saat on iki gibi pastaneye gelmiş hazırlıklara başlamıştı. Menüyü hazırlamıştı hemen. Kurabiyeler, mimar olan Halenin isteği olan kuru üzümlü kek, kısır ve şehriye salatası, pastenesine özgü olan çikolata rüyası adlı pastası ve daha önceden hazırladığı çeşit çeşit mezeler. Liseden ve üniversiteden arkadaşları ile toplam on sekiz kişi olacaklardı. Birde, iki kuzeni Sevde ve Öznur. Sevde amcasının, Öznur ise teyzesinin kızıydı. 

Arkadaşları gelmeye yakın bütün hazırlıklarını yapıp hazırlanmak için üste çıkmıştı Nazlı Milat. Kot pantolon ve sarı renkte olan penye yarım kol bluzunu giyip dalgalı olan gür saçlarını topuz yapmıştı. Çocukluğundan beri hiç çıkarmadığı altın top küpeler yine kulağındaydı. Hazırlanıp pastaneye inmişti Nazlı Milat. Kapıda asılı olan tabelayı  " closed- kapalıyız" yazısını dışarı gelecek şekilde ters çevirmişti. Mutfağa geçip porselen çaydanlıklar da çayı demlemiş, masayı tekrar kontrol edip arkadaşlarını beklemeye başlamıştı..

İlk gelen üniversiteden arkadaşlarıydı. On iki kişi, hep birlikte gelmişlerdi. Sarılıp hal hatır sormalar devam ederken kapıdan kuzenleri ve lise arkadaşları da içeri giriyordu. Sohbet eşiliğinde yenen  yemekler okul zamanında yaptıkları çılgınlıklardan bahsedip gülüyorlardı. Kimisi kilo almıştı kimisi ise şikayetçi olduğu kilolardan kurtulmuş yediklerine dikkat ediyordu. Çoğu arkadaşı evlenmişti. Yalnızca üç arkadaşı nişanlıydı kendisi ise bekar.  Konu evliliğe gelince yakarış edenler çoğunluktaydı. Nazlı Milat onları dinlerken gülüyor, biten çayları tazeliyor, Müzik çalarda  ise sabah söylediği şarkı çalıyordu.

" Bir zamanlar güzel bir kız yaşarmış. " Bir zalimi görmüş ona aldanmış. " ooo lelli." 

"İpekten ince kirpikleri." " Gülermiş hep bebekler gibi. "Bir zamanlar güzel bir kız yaşarmış" "ooo lelli.."

        

Suat Sunanın seslendirdiği " O lelli" şarkısı. Ben çok severim :)

Yeni hikaye diye instagramda foto atmıştım ya hani . İnstagramım için tık yapın yeterli :))

Vira Bismillah deyip çıktık yola. Hakkıyla da başarabilirim inşallah :))