7.05.2020

Bak Sen Şu İşe






Buharlaşan cama çizgiler çizip resim yapıyordum. Çizgilerin bittiği yerde biriken buhar damla halini alıp aşağıya doğru süzerek çizdiğim resmi bozmuştu. Dışarıda sokak lambaları gecenin karanlığında ışık huzmesi olarak gözlerime yansıyordu. Ses yok ama yaşam vardı. Bir yerlerde kesinlikle yaşam vardı. Üzülen, gülen, çılgınca eğlenen ve hunharca ağlayan. İnsan bir vücut ama insanlık farklıydı. Vadinin içinden hızla gelen sis etrafı kaplamıştı. Artık karşı taraftaki ışıkları görmüyordum. Sadece esen rüzgarın sesi vardı. Birde sessizliğin o sesi. Ama o sesi kimse kolayına duyamaz o sebeple sessizliğin sesi denmiş ona. Yani bence öyle. Çünkü insanlar bir şeylere kendi penceresinden bakar. O pencerenin manzarasını yine kendisi oluşturur. Aslında öyle de değil, direkt pencerenin karşısına manzarayı koyar sonra o pencereden kendi koyduğu manzarasını seyreder. Öyle işte. 


Bir sonbahar günü sabahından yazıyorum bu sefer. Yani yazmakla yaşamak aynı şey işte, yani bir nevi öyle. Şimdi yazarken de bilemedim. Kendime tezatta düştüm şu an. Yazmak gerçekten o an yaşamak mıdır? Neyse aslında size rengarenk ağacın yani renk derken öyle pembe, mor, mavi değil. Yeşilden sarıya, sarıdan turuncuya, turuncudan kahveye dönmüş yaprakların romantik yaşam tasvirini yapacaktım. Nedense hevesim kaçtı. Bu aralar böyleyim gerçi hep hevesim kaçıyor. Şöyle kursak denilen aslında yüreği anlatmaya çalışılan, o kursağıma bir yumruk oturmuşta öyle kalmışım gibi. Serseri yorgunluk. Bak bu betimleme hoşuma gitti benim. Ben ne diyecektim bak şimdi unuttum.

Hah! Bir sonbahar sabahı. Artık o ağacı anlatmayacağım. Ama sizlere hala yeşil kalmayı başarmış çimlerden bahsedeyim. Dün geceki sis o çimlerin üzerinde kendinden bir parça bırakmayı ihmal etmemiş. Çimlerin üzerindeki damlalar benim gözümden birer inciyi andırıyor. Böyle yeşille buluşmuş parlak inciler. Güzel manzara aslında. Gerçekten güzel. Yerde hazeller var, onlar da nemlenmiş. Kuruyarak büzüşen hazeller nemden dolayı açılıp eski halini aldılar. Hazel bizim buralarda kuru ağaç yapraklarına denir. Hani demiştim ya insanlar her şeye farklı anlam yükler diye. İki aşık o kuru yaprakların arasında yürüyerek romantik bir yürüyüş hayal edebilir. Yani o hazeller yerde durmasının amacı onlara romantik an yaşatmak için oradalar. Bizim burada evi sobalı olanlar o kuru yaprakları toplayıp kışın soba alıştırır ya da ineklerin altına serer ki hayvan temiz kalsın ya da üşümesin. İşte bu zorunluluk o romantikliği alıp götürüyor. 

Bak işte şu Gülizar ablanın ufak oğlu bu havada yine çıplak ayak dışarı fırlamış. Fırlamış diyorum çünkü eminim çocuk evden kaçmıştır. Çok haylaz. Hem de çok. Böyle insanın iflahını söker derler ya... Gerçi artık hiper aktif deniliyor. Siz ne derseniz diyin benim için haylaz bu çocuk. Daha yedi yaşında ama geçenlerde koca koyun köpeğinin ( ki o köpekler kangal olurlar ve asla küçük değillerdir ama uysal yani kimisi) kuyruğunu çekiştiriyordu." Evladım o köpek seni ham yapar, kaç"  dedim çocuğa. Bana dil uzattı. Ama bizim bu köpek buna bir hırlayınca çocuk topukladı. Tabi çocuk kaçarda ben de durur muyum? "Gülizar ablaaaaa bak senin bu oğlan durmuyor yine" diye söylene dururken elindeki taşı bana fırlatmaz mı? Bilin bakalım taş nereme geldi. Tahmin ettiğiniz doğru. Hı hiper aktif!

Çay suyu kaynadı. Hemen küçük çaydanlığa dem koyup kaynar sudan üzerine döktüm. Haşlanmış yumurta, zeytin, peynir. Oh mis! Dünden kalan haşlanmış patateslerim de var. Bana yeter. Balkona kurmuştum soframı. Gerçi hava serin ama üşütmüyor. Çayımı ince belli bardağıma dökerken Gülizar abla bağırıyor kız akşam ki eğlenceye gelecek misin? 
-Yok abla siz gidin ben gelmeyeceğim, ne işim var benim orada.
- Aman kız gel de insan gör azıcık tıkılı kaldın evde.
Aman abla insan görmek için aynaya bakıyorum dedim ama içimden. Gülizar ablaya işlerim var diye yalan söyledim.İş mi!? Bilmeyende beni önemli biri sanır. Böyle toplantılardan toplantıya koşuşturan birilerinden. Hani dizilerde olur ya. Gerçi ben de anca böyle kişileri dizilerde görürüm. Bildiğin işsiz tayfasında kadrolu işçiyim. Kahvaltım bitti. Gidiyim de şu dizinin kalan bölümlerini bitireyim bari. Çünkü yegane işim bu benim Dizi bitirmek. Bir de cama resim çizmek. Sahi konu buralara nasıl geldi Bak sen şu işe.
 :)



6 yorum:

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Taş nerenize geldi ya hu? :)

deeptone dedi ki...

heeeey pek hoştu buuuu, böyle tatliş ve gülmeceli yaz seeeen ne güzeel :)

Bayan Hohori dedi ki...

REHİTU;

Başına, anlının tam ortasına hemde :)

Bayan Hohori dedi ki...

DEEPTONE;
Elimden geldiğince yazıyorum :)) teşekkür ederim deep :)

burcu dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Bayan Hohori dedi ki...

Burcu;
Öncelikle yorumunu maalesef ki yanlışıkla sildim. Çok üzgünüm:(
Buhar yoksa bir afacan var :)

Yorum Gönder

Yorumunuz değerli:)
Link paylaşılan yorumlar yayınlanmayacaktır..

 

BAYAN HOHORİ YAZIYOR. Published @ 2014 by Ipietoon